Öncelikle ihtiyacımızın bağımlılık değil bağlanma olduğunun altını çizelim. Yani başkasının kafasında tasarladığı gibi değil, kendimiz olduğumuz; başkasının uzantısı olmadığımız, başkasını uzantımız etmediğimiz; farklılıklarımızı kabullendiğimiz, birbirimizi değiştirmeye çalışmadığımız, özümüzü yaşadığımız bir bağ kurmaya çalışmalıyız.
Başkasına yüklenerek ya da başkasını yüklenerek, tutunarak bağ kurmak değil yanında olarak, eşlik ederek bağ kurmalıyız.
Karşımızdaki kişinin bizden farklı olduğunu ve her zaman bizim düşündüğümüz gibi düşünemeyeceğini kabullenmeliyiz.
Aile bireylerlerini karşılıksız, olduğu gibi sevmeliyiz. Onlardan değişmelerini beklememeliyiz.
Ulaşılabilir ve ilgili eş/ebeveyn olmaya çalışmalıyız.
Birbirimize bol bol sevgimizi ifade etmeli, birbirimizi takdir etmeliyiz.
Eşlerin birbirlerine değer vermelerinin çocukların gelişimi için çok önemli olduğunu unutmamalıyız.
Neyle bağ kuruyorsak o olmaya, kimle bağ kuruyorsak ona benzemeye başladığımız bilinciyle hareket etmeliyiz.
Aile içerisinde saygılı sevgili bir tutum göstermeliyiz ki bu şekilde karşılık bulalım. İyi bir iletişim ve iyi bir empati olduktan sonra çözülmeyecek problem anlaşılmayacak konu yoktur. Bu hususlara dikkat ettiğimiz sürece bağlarımız da oldukça kuvvetli gelişecektir.