yaşam

Ve Çay…

Ve Çay
yazan mustafa

Ve Çay…

Çay bizdir, sendir, bendir ve bazen bizden daha bizdir.

Belki bundan 5000 yıl önce Çin İmparatorunun sıcak suya yanlışlıkla çay düşürmesiyle bulunmuştur. Belki işin içinde ismini rahatlıkla okuyabildiğimiz biri yoktur ama çay artık bizdir. Çay olmazsa olmazdır, bir içecekten çok daha fazlasıdır.

Çay sohbettir!
Çay sever çünkü kalabalığı. Hayata dair söylenmiş ne varsa, o masadayken söylenmiştir.

Çay beklemektir!
Eşi, sevgiliyi, otobüsü, treni, sınavı ve hatta sabahı beklerken hep bir demli çay olur yanıbaşımızda.

Çay dinlenmektir!
Biraz soluklanırken, biraz yorulmuşken, uzun kavgaların sonrasında ve kısa süren el sallamaların öncesinde… Yenilenmek için dinlenirken çay vardır hep.

Bir şiirin dizesidir!
“…bir gün çay içelim seninle, çaylar benden manzara senden olsun…”

Bir romanın cümlesidir!
“…her gülümseyişinde tüm ülkeye çay ısmarlayayım, seninleyken bir yudum çay zenginleştirilmiş uranyum gibi enerji veriyor bana…”

Tartışmadır!
Şekerli mi, şekersiz mi içileceğine dair gerekirse bir milleti ikiye böler çay. Aslında her ikisi de güzeldir de tartışması bitmez.

Berekettir!
İki kaşık çaydan 4 saatlik sohbet, 2 saatlik dert çıkar. Zaten çayın kendisi de öyle değil midir, tarlada bir senede 3-4 kez ürün verir. Bereketlidir.

Her ülkede farklı misafirdir!
Hindistan’da zencefil, karanfil ve tarçınla ağırlarlar, İngiltere’de sütle… Biz limon koyarız bir diğeri nane. Her ülkede farklı misafirdir.

Zaman dilimidir!
“Daha kahvaltı yapmadım” değil, “Şu saat oldu çay içmedim” ya da “5 dakika sonra kalkalım” değil “Çaylar bitince kalkalım” deriz.

Her yerde içilir!
Vapurda, statta, ofiste, evde, sokakta, okulda, sıcakta, soğukta. Çay her yerde içilir.

Her zaman içilir!
Hastalıkta içilir, sağlıkta içilir. Bütün dostlar toplanıp, bir büyüğe danışırken iki kadeh arası içilir. Gecenin bir yarısı, sabahın ilk horozunda içilir.

Herkes çay içer!
Hayatını limon satarak kazanan birinin, ülkenin en büyük bankasının genel müdürünün, Egzozcu Hulusi’nin, alt komşunun tatlı, küçük kızı Yasemin’in ve dünyanın en çok kazanın ilk 50 adamının tek ortak noktasıdır çay. Zengin, fakir, bilge, cahil herkes içer.

Çay çocukluktur!
Annemizin elimizden tutup götürdüğü misafirliklerde, çayı bitirdikten sonra, anlamını bilmeyip; çay kaşığını ağzı açık bir şekilde çay bardağının üstüne koyduğumuz, ince belli çay bardağına bisküvi batırmaya çalışırken ve haliyle batıramazken kıtır kıtır bisküvi yediğimiz çocukluğumuzdur çay.

Çay nostaljidir!
Bir demli çayın eşlik ettiği boğaz manzarasında, gençliğine selam yollayan 70′lik delikanlıların, ilk torununu kucağına almış, yanakları sıkılası babaannelerin nostaljisidir çay.

Çay hep evettir!
Çayı çok sevmenize gerek yoktur “Bak sana da dolduruyorum bir bardak daha” teklifine evet demeniz için. Çay, kendini çok sevdirmese de, hayır diyemezsiniz. Cevap hep evettir.

Sevgilidir!
Sevgiliye dair yeni tanışmaların “Bir çay içer, tanışırsınız”, özlemlerin “Bana gelsene, çay demledim”, iki çay içeriz” kokusudur çay.

Dosttur!
Bir dosttan duyulabilecek en güzel cümlelerden biridir “Çay demledim içersin değil mi?

Kadındır!
Çay kadın gibidir. İnce belli, kalın bardak, açık, limonlu fark etmez. Çay da, kadın da her dem güzeldir.

Ev, içinde çay demlenilen yerdir!
“Çay insanın kendine yakışanı içmesidir”

yazar hakkında

mustafa

teknoloji meraklısı zât-ı muhterem.